Rahim bebeğin ilk dünyasıdır
İnsan dünyasının şekillenmesinde gerek doğum öncesi, gerek doğum sonrasında bir çok etken bir araya gelerek kişilik oluşumunu etkilemektedir. Yaşanan tek bir olay kişiliği oluşturmaz, örüntüsünü oluşturur. Cenin görebilen, duyabilen, tat alabilen ve yetişkin gibi olmasa da hissedebilen bir varlıktır. Nasıl ki hamileliği boyunca bir annenin sigara, alkol, bazı ilaçları almasının anne karnındaki bebeğe olumsuz etkileri varsa aynı şekilde annenin duygu ve düşüncelerinin de bebeğe olumlu/olumsuz etkileri olabilmektedir. Bebeğin anne karnında hissettikleri ve algıladıkları kendisiyle ilgili beklenti ve davranışlarını da şekillendirmeye olanak tanır, ayrıca doğduktan sonra çocuğun kendini nasıl gördüğü sonucunda oluşan davranış paternleri, bağlanma şekli kısmi olarak anne karnında aldığı mesajlarla temellenmektedir. Rahim bebeğe bir yuva olduğu gibi onun hayattan beklentilerini de oluşturur. Eğer sıcak ve sevgi dolu bir yer olduysa bebek için rahim, çocuk doğduktan sonra dış dünyanın da böyle olmasını bekleyecek ve güven duygusu gelişiminde, dışa dönük olmada ve kendine, başkalarına güven konusunda yatkınlıklarını belirleyecektir. Bunun aksi olduğunda rahim bebek için zor bir ortam olduğunda bebek doğduktan sonra dış dünyadan aynı şeyleri bekleyecek içe kapanık, şüpheci, kendine ve başkalarına güvensizlik eğilimlerini oluşturacaktır.
Dünyada prenatal (doğum öncesi) ve perinatal (doğum anı) psikolojisi olarak bilinen bu alanlar hamile annenin psikolojisi ve doğmamış bebeğin psikolojisini incelemektedir. Fetüsün anne karnında neler öğrenebildiği, nelerin onu etkilediği ve bunun yanı sıra neleri kayıt ettiğine dair araştırmalar yapılmaktadır.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; hamileliğinde aşırı strese maruz kalan anne adaylarının sadece kendisi etkilenmekle kalmıyor yaşadığı stresten anne karnındaki bebeği de etkileniyor. Bunun başlıca nedeni olarak yaşanan stres, korku, kaygı durumunda kortizol ve adrenalin hormonlarının plasenta aracılığıyla bebeğe geçebilmesidir. Sürekli stres altında geçirilen hamileliklerde bebeklerin; erken doğabileceği, doğum kilosunun düşük olabileceği, gelişiminin olumsuz etkilenebileceği, doğum komplikasyonlarının artabileceği, bebeğin ileriki yaşlarında daha kaygılı bir yapıya sahip olabileceği saptanmıştır. Dr Stott tarafından 1300 çocuk ve ailesiyle yapılan bir araştırma sonucuna göre iyi gitmeyen bir evliliğin, rahimde oluşabilecek fizyolojik ya da duygusal zararı önemli etken olarak görmektedir. Yapılan çalışma sonucunda; zor bir evlilik yaşayan kadınların duygusal ya da fiziksel olarak zarar görmüş çocuk doğurma oranlarının güvenli, huzurlu, iyi ilişkileri olan kadınlara göre % 237 kat daha yüksek olduğu bulunmuş ve araştırmanın bulguları iyi gitmeyen ilişkiden doğan bebeklerin, huzurlu evlilikten doğan bebeklere göre 5 kat daha gergin ve korkak olduğu, 4,5 yaşlarında ise bu çocukların yaşıtlarına göre daha ürkek ve duygusal olarak anneye bağımlı olduklarını göstermiştir. Bu bağlamda gebelik sürecinde psikososyal desteğin düzeyi, ruh sağlığı ve fetüsün sağlığı açısından oldukça önemlidir.
Hamile ve doğum psikoloğunun önemi
Hamilelik süreci çok özel bir andır. Sadece fizyolojik değil, zihinsel ve psikolojik etmenleri de barındırır içinde. Hamilelik süresinde anne ve baba adayı kendi ebeveynlik ile ilgili süreçlerini, geçmiş ailevi deneyimleri ile birlikte düşlemlemeye başlar. Bebek ile ilgili düşlemler, hormonların etkisi, hamileliğin getirdiği fizyolojik, psikolojik değişimler ile birlikte anne adayında; bebeği ile ilgili kaygı, doğum ile ilgili korku ya da farklı kaygı ve korkular gelişebilir.
Birçok anne adayı hiç deneyimlememesine rağmen farklı nedenlerden dolayı doğumdan korkmaktadır. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse öncelikle kişinin kendi doğum hikayesinin kendisine nasıl aktarıldığı (olumlu/olumsuz-korkutucu) çok önemli burada, olumsuz hikayelerle büyüyen kişi kendi hamile kaldığında dinlediği olumsuz hikayesini kendi doğumunda da yaşayacağına inanabilir ve doğum yapmaktan korkabilir. Bir diğer neden ise başkalarının olumsuz doğum hikayelerini dinlemek ve başkalarının deneyimlerini kendi doğumlarına atfetmektir. Kişinin önceki doğumu/doğumlarında yaşadığı zorluklar da yeniden hamile kaldığında aynı şeyleri yaşama kaygısına dönüşebilir. Ebeveyn olmanın getirdiği sorumluluklardan korkma, yetersizlik hissi, eş ile ilişkide yaşanan sıkıntılar, kendi ebeveynleri ile olan ilişkisi, kariyerden uzaklaşmak istememe, doğum sonrası bebeğin bakımı ve nasıl bir hayatın kendilerini beklediği kaygısı, travmatik yaşam olayları, önceki düşük, kürtaj hikayeleri vb gibi nedenler doğum ile ilgili endişeleri tetiklemektedir.
Hamilelik ve doğum sürecinde; ihtiyaç halinde psikolojik olarak destek almak, gerek anne ve baba adayı için, gerek henüz dünyaya gözlerini açmamış fakat her şeyi vücut kayıtlarına geçiren bebek için önemli bir adımdır. Anne adayının; kendi aile öyküsündeki doğumu, gebelik yaşantıları ve algılarının şuan ki kendi hamilelik sürecine etkileri, çocukluktan beri bastırılan duygu ve düşünceler, yaşanan travmatik olaylar hamilelik sürecinde açığa çıkmaktadır. Gebelik, anne adayının hem kendi annesiyle, hem de o ilişkideki çocukla yani kendisiyle özdeşleşmesine fırsat tanır ve geçmişte bastırılan kaygılar, üstü örtülen çözümlenmemiş anılar yeniden ortaya çıkabilir. Hamilelikle ilgili oluşan kaygı ve korkuların, doğacak bebek ile ilgili oluşan olumsuz düşünce ve kaygıların çözümlenmesi , aile ve eş ile olan ilişki kalitesinin artması, doğum anı ile ilgili korkuların giderilmesi adına psikolojik destek almak oldukça önemli bir yere sahiptir.
Bunun yanı sıra anne adayı ile doğum öncesinde psikolojik açıdan çalışılsa bile doğum anında bilinçdışı geçmiş travmalar, doğum ile ilgili kaygılar ve korkular yeniden canlanabilir, tıbbi olarak hiçbir neden olmamasına rağmen bazen doğumun ilerlemesi durabilir, tıkanabilir anne ve/veya bebek strese girebilir böyle durumlarda sorunu anlayıp doğumun durmasına etki eden psikolojik faktörler çözümlenerek doğumun tekrar akışında devam etmesine destek olunur. Doğum sırasında bilinçdışı kayıtlarından gelen olumsuz anılardan etkilenmeden doğum gerçekleştirmesini sağlamanın yanı sıra annenin tüm süreç boyunca sakin kalmasını desteklemekle birlikte, doğacak bebeğin de olumsuz doğum anıları ile dünyaya gözlerini açmamasını sağlamayı hedefler.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz